Arşiv 17 Ekim 2019

kısırlık infertilite

Erkeklerde Kısırlık Nedir? Kısırlığın Nedenleri Nelerdir?

Kısırlık (İnfertilite) Nedir?

Aile planlaması kapsamında eşlerin, bir yıl süre ile herhangi bir şekilde korunmaksızın düzenli olarak olarak devam eden cinsel ilişkilerine rağmen çocuk sahibi olamamaları ‘’infertilite’’ (halk arasındaki adı ile kısırlık) olarak adlandırılmaktadır.

Günümüzde kısırlığa ilişkin teşhis ve tedavi yöntemleri her ne kadar gelişmiş ve artmış olsa da bireysel veya toplumsal açıdan birtakım yanılgılar söz konusu. Bu yanılgılar bazen aileleri ve süreci psikolojik olarak olumsuz etkilerken bazen de yanlış teşhis ve bilinçsiz tedavilere neden olabilmektedir.

Her sorunda olduğu gibi önce nedenleri doğru bir şekilde belirlemek ve doğru kişilerin yardımıyla tedaviye başlamak önem arz etmektedir. Peki, yukarıda en genel hatlarıyla tanımladığımız infertilitenin nedenleri nelerdir? Kadınlarda ve erkeklerde infertilite oranı nedir?

Erkeklerde İnfertilite Nedenleri

Varikosel: Testislerdeki toplardamar genişlemesinin infertiliteye yol açabileceği düşünülüyorsa küçük bir operasyon ile düzeltilebilmektedir.

Sperm kanallarında tıkanıklık: Genellikle çeşitli enfeksiyonel rahatsızlıklar sonucu oluşan tıkanıklara kanalların ince oluşu ya da kist ve taşlar da neden olabilmektedir.

Vazektomi: Ülkemizde yaygın olmamakla birlikte, korunma yöntemi olarak sperm kanallarının cerrahi işlemle bağlanmasıdır. yeniden açılması mümkün olsa da sperm sayısını düşürebilmekte ve infertiliteye neden olabilmektedir.

Retrograd ejakülasyon: Genellikle mesane boynunun kapanmaması nedeni ile spermlerin, penisten dışarı atılmak yerine semenle birlikte mesaneye akmasıdır. Tedavi yöntemleri ise rahatsızlığın sebebine bağlı olup; kas egzersizleri ya da ilaçlarla tedavi edilebilmektedir.

İnmemiş testis: Doğumdan önce testis torbalarına yerleşmesi gereken testislerin inmemesi durumudur. İnfertilite nedeni ise vücut sıcaklığının altında bulunması gereken spermlerin, torbalara yerleşememesi ile vücut sıcaklığında kalmasıdır.

Kanser: Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar ve radyasyon, infertiliteye yol açabilmektedir.

Sigara ve alkol kullanımı, aşırı kilo, yüksek sıcaklığa maruz kalma ve yaş gibi etkenler de tek başlarına ya da yüksek oranda etkili olmasa da infertilite faktörleri arasında bulunmaktadır.

Kadın ve Erkekte İnfertilite Oranı

Toplumsal yanılgıların aksine, kadın ve erkekte infertilite oranı (değişkenler göz önüne alınmaksızın biyolojik olarak) eşit düzeyde olup %40’tır. %10’luk bir kısım çeşitli değişkenlerden oluşup ‘’kadın ve erkek ilişkili nedenlerden’’ meydana gelirken kalan %10’u ise bilinmeyen nedenler oluşturmaktadır.

Doğum kontrol ve korunma yöntemlerini bırakır bırakır bırakmaz çocuk sahibi olabileceğini düşünen çiftler ve en nihayetinde toplum, henüz infertilite teşhisi için çok erken olan ilk birkaç ayda bilinçsizce ‘’kısırlık teşhisi’’ koysa ve bir ‘’sorumlu’’ arasa da yeterli zaman ve detaylı bir inceleme olmaksızın infertiliteden söz edilemez.

Teşhis ve Tedavi Süreci

İnfertilite nedenleri kişiden kişiye ve çeşitli sebeplerle değişkenlik göstermekte olup teşhis ve tedaviler de bu sebepler doğrultusunda değişebilmektedir. Bu noktada atılabilecek en doğru ve bilinçli adım, doktorunuzla görüşmek olacaktır. Şikayet belirtilerinize bağlı olarak spermiyogram (semen analizi) ve diğer testler sizi en doğru teşhislere götürecektir. Kendi kendinize veya kulaktan dolma bilgilerle teşhis koymanız veya tedavi arayışına girmeniz fayda sağlamayacağı gibi zararla da sonuçlanabilir.

Burada infertilitenin en sık görülen nedenlerinden bahsettik ancak çok daha farklı etkenler söz konusu olabilmektedir. Zira küçükken geçirdiğiniz ateşli bir hastalıktan şu anki yaşam tarzınıza kadar infertiliteye neden olabilecek onlarca faktör sayılabilir. Bu nedenle en doğru teşhisi, sizi dinledikten sonra doktorunuz koyacak ve yine en doğru tedavi sürecini sizinle birlikte karar vererek doktorunuz belirleyecektir.

Her aşamada sizi çok iyi anladığımızı ve yalnız olmadığınızı belirttiğimiz ”Çocuk Sahibi Olmak İsteyenler” yazımızı da okuyabilirsiniz.

Sizlere stresten uzak, mutlu bir birliktelik ve sağlıklı nesiller yetiştireceğiniz bir aile dileriz.


bebek sağlığı nasıl korunur

Mevsim Geçişinde Bebek Sağlığı Nasıl Korunur?

Ebeveynler için bebek sağlığı önem arz eden bir konu olup yetişkinlerden çok daha hassas bir yapıya sahip bebeklerin vücut direnci, özellikle mevsim geçişlerinde artan salgın ve virüs gibi dış faktörlerle her zaman başa çıkamayabilir. Sıcaklıkların ani değişimi ya da baharın beraberinde getirdiği polenler dahi bebekleri kısa sürede etkileyebilir. Bu gibi durumlarda en iyi tedavi yöntemlerinden ziyade en iyi önlemleri bilmek, vücudu ilaçlar için henüz hazır olmayan bebekler için çok daha faydalı olacaktır.

Yetişkin bireyleri bile fiziksel ve psikolojik açıdan etkileyen mevsim geçişlerinde bebeklerde en sık hangi hastalıklar görülmektedir? Bu hastalıkların önlem ve tedavi basamakları nelerdir?

Mevsim Geçişinde Bebek Sağlığı Nasıl Sağlanır? Bebeklerde Sık Görülen Hastalıklar ve Alınabilecek Önlemler Nelerdir?

Özellikle havaların soğumaya başladığı mevsim geçişlerinde bebek ve çocuklarda en sık görülen hastalıklardan biri olan üst solunum yolu enfeksiyonlarına genellikle bademcik iltihaplanması, farenjit, larenjit, sinüzit ve orta kulak enfeksiyonları eşlik etmektedir. Yüksek ateş, ses kısılması, kulak ağrısı gibi belirtilerle başlayan enfeksiyonlar, özellikle vücut direncinin henüz çok düşük olduğu bebeklerde doğru beslemeye ve üşümeyecekleri şekilde giydirmeye dikkat ederek, kalabalık ve ortak alanlardan uzak tutularak olası riskler en aza indirilebilir.

Genellikle bahar aylarına girerken görülmekle birlikte, evdeki tozların, ağaçlardaki polenlerin ya da çeşitli gıdaların da neden olduğu alerjik reaksiyonlar; bebeğin vücudunu yakından tanımayı, zararlı olabilecek madde/nesnelerle temasını engellemeyi ve hijyene dikkat etmeyi gerektiriyor. Diğer hastalıklara göre ilaçlarla kısa sürede atlatılan alerjiler için mutlaka doktorunuzla görüşmeli ve alerjiye sebep olan faktörleri netleştirmelisiniz.

Üst solunum yolu enfeksiyonları ile benzer belirti ve şikayetlere sahip astım, bebeklerde öksürük ve nefes darlığı ile kendini göstermektedir. Bilindik en temel nedeni mevsim geçişlerindeki ani soğumalar olup, ilerlemesi durumunda hava yolu mukozasında iltihap ve ödem oluşturabilmektedir.

Mide ve bağırsak enfeksiyonları da bebek ve çocukların sık sık yaşadığı rahatsızlıklardan birisi. Mevsim geçişlerinin yanı sıra beslenme şekli ile de ilişki olup genelde ishal ve kusma ile kendini göstermektedir. Bu gibi durumlarda çokça sıvı kaybı yaşandığından bebeğinizin bol sıvı tükettiğinden ve sağlıklı/temiz gıdalar aldığından emin olmalısınız.

Belirttiğimiz hastalıklar, bebek ve çocukların mevsimsel olarak karşılaştığı hastalıklardan yalnızca birkaçı. Bebeğinizde daha farklı belirtiler ve şikayetler görebilirsiniz; en doğru teşhis ve tedavi için mutlaka aile hekiminizle görüşmelisiniz.

Olabildiğince Yumuşak Bir Mevsim Geçişi…

Belirtiler, hastalıklar ve tedaviler bebekten bebeğe değişirken alınabilecek önlemler hemen herkes için aynı. Bebeğinizi temiz ve yaşına uygun gıdalarla besleyin, bol ve temiz su tükettiğinden emin olun. Özellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde umumi kullanılan ve kalabalık ortamlardan uzak tutmalısınız. Bebeğinizin düzenli ve kaliteli bir uyku düzeni olmalı. Üşümesinden endişe edebilirsiniz ancak aşırı terlemesi de üşütme olasılığını artırabilir.

Mevsim geçişleri ve hava değişimleri, bebek ve çocukları yalnızca fiziksel değil; psikolojik açıdan da etkilemektedir. Fiziksel aktiviteler ve rahatlatıcı egzersizlerle bebeğinizi rahatlatabilirsiniz. Tüm hastalıkların önlem ve tedavisinde bebekler için anne sütü; çocuklar için ise yeterli vitamin ve protein alımı önem arz etmektedir.

Bebek sağlığında emzirmenin önemine ilişkin yazımızı inceleyebilirsiniz.

Gelecek nesillerin bugünkü adaylarında en doğal ve sağlıklı önlemleri tercih etmeniz dileğiyle…


küvet günü

Sıcak Su Spermleri Etkiler Mi?

Yorucu bir günün ardından eve geldiğinizde küvette, sıcak su içerisinde rahatça dinlenmek istediniz mi hiç? Ya da sıcak suyun gözenekleri açtığı düşüncesiyle cildinizi temizlemek ve ferahlatmak adına sıcak bir duş aldınız mı?

Aslında hepimizin hayat boyu haftada en az birkaç kez yaptığı bir şeyden bahsediyoruz: Sıcak suyla duş almak ve sıcak suyla dolu bir küvette zaman geçirmek. Her ne kadar bir süre rahatlatıcı gelse de sıcak su ile duş almanın özellikle erkek sağlığı üzerindeki etkileri o kadar da iç açıcı değil ne yazık ki. Bulunulan ortam sıcaklığı bile erkek üreme organlarını olumsuz etkilerken sıcak su ile doğrudan temasın nelere yol açabileceğini biliyor musunuz?

Sıcak Su ile Duş Alma ve Küvette Kalmanın Erkek Sağlığı Üzerinde Etkileri

Ülkemizde ve dünya genelinde yıllardır sürdürülmekte olan pek çok araştırma bulguları, sıcak suyun testislere ve dolayısıyla spermlere iyi gelmediğini açıklıyor. Nitekim fiziksel olarak bakıldığında erkek üreme organlarının (özellikle testislerin) dışarıda bulunmasının bir anlamı var: Vücut sıcaklığına göre daha soğuk bir ortamda bulunmaları gerekliliği.

Bu konuda gerçekleştirilen deney ve araştırmaların somut sonuçlarına yakından bakılacak olursa; sıcak suyla duş almayı veya küvette sıcak suda kalmayı bıraktıktan birkaç ay sonra 11 erkekten 5’inin sperm sayısında ciddi artış görüldüğü ve çok daha kısa bir süre içerisinde sperm hareketliliğinin %12-34 arasında arttığı belirtiliyor.

Androloji Uzmanları ve Ürologlar Bu Konuda Ne Düşünüyor?

Erkek üreme organlarının fonksiyonlarını en iyi şekilde yerine getirebilmesi için bir sıcaklık ortalaması bulunduğu (32°- 35°) ve bu ortalamanın çok üzerinde veya altında bir soğukluğun spermlere zarar verebileceği belirtilmektedir.

Yapılan çalışmaların neredeyse tamamı sıcak suyun sperm sayısındaki düşüşüne işaret ederken sperm kalitesi ve kısırlığa etkisi üzerinde hala çalışılmaktadır. Sheffield Üniversitesinden Androloji Doktoru Allan Pacey, durumu şöyle özetliyor:  ‘’Sıcak suyun spermlerin kalitesi üzerindeki etkilerine yönelik araştırmalar devam etmekle birlikte, üretkenliği konusunda hassas olan ve çocuk sahibi olmak isteyen erkeklerin soğuk su ile duş almasında fayda var.’’

Erkek sağılığı üzerine çalışmalar yürüten Amerikan Dr. Paul Turek, erkeklerin çok sıcak su veya sıcak su dolu küvette kalmayı azaltmaları durumunda IVF (halk arasındaki adı ile tüp bebek) ve diğer tedavilere de ihtiyaçlarının azalacağını belirtiyor.

Tüm bunların ardından, erkek sağlığı ve daha kaliteli bir yaşam için nelere dikkat edilebilir birlikte bakalım:

  • Mesleki zorunluluklar veya sosyal yaşamın getirileri dahilinde de olsa vücudunuzu, özellikle üreme organlarınızı vücut sıcaklığının üstünde bir sıcaklığa maruz bırakmayın.
  • Olabildiğince rahat edebileceğiniz kıyafetler giyin; aşırı sıcaklıkta ısı ayarını yapamayan testisler, kalitesiz sperm üretimi yapabilir.
  • Obezite gibi yağlı gıda tüketimine bağlı hastalıkların genel anlamda insan sağlığının yanı sıra erkek sağlığını da olumsuz etkilediğini unutmamalı ve beslenme şeklinize dikkat etmelisiniz.
  • Sıcak su ile duş almanın zararları kadar soğuk su ile duş almanın faydaları da mevcut. Erkek sağlığına yararlarının yanı sıra soğuk suyun cilt ve vücudun genelinde pek çok faydası bulunmaktadır.

Tüm baba adayları başta olmak üzere herkese sağlıklı ve kaliteli günler dileriz. Dünya Küvet Günü kutlu olsun!


Emzirmenin faydaları ve önemi

Emzirmenin Faydaları ve Etkileri Nelerdir?

Tüm anne ve anne adaylarının Emzirme Haftasını kutlar, bebekler başta olmak üzere tüm ailelere sağlıklı yarınlar dileriz. Emzirmenin faydaları konusuna geçmeden önce Emzirme Haftasının öneminden bahsetmek gerekirse;

Dünya genelinde 1-7 Ekim arası olarak kabul edilen Emzirme haftasının önemi; hatalı anne sütü uygulamalarının önlenmesi, emzirmenin korunması ve teşvik edilmesi olarak özetlenebilir. Sağlıklı yarınlara hazırladığımız bebeklerimizin anne sütüyle beslenmesine dikkat çekmek için Emzirme Haftası, ülkemizde ve dünya genelinde pek çok kurum ve kuruluş tarafından tanınmakta ve kutlanmakta olup sağlık kuruluşları da bu bağlamda çeşitli eğitim ve etkinlikler düzenlemektedir.

Toplumumuzda, emzirmenin besin takviyeleri ve ek gıdalarla desteklenmesi gerektiği yönünde yanlış bir algı oturmuş olsa da bebeklerin doğumdan sonra hemen emzirilmeye başlatılması, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi, ancak 6. aydan sonra ek besinlere geçilmesi ve emzirmenin en az 2 yıl daha devam ettirilmesi oldukça önemlidir.

Emzirmenin Kadın Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Gebelik ve doğumun ardından hem anne hem de bebek için hassas ve önemli bir süreç olan emzirme dönemi, yalnızca bebeğin beslenmesi ve anne-bebek bağı için önem taşımıyor; aynı zamanda doğrudan veya dolaylı olarak kadın sağlığı üzerinde büyük bir rol oynuyor.

Kadınlarda daha sık görülen birtakım hastalıklar ile emzirme arasında pozitif bir ilişki söz konusu; eklem iltihabının sık görülen bir çeşidi olan romatoid artrit ve diyabet bunlardan yalnızca bazıları. Aynı zamanda meme ve yumurtalık kanseri ile osteoporozun (kemik erimesi)neden olduğu kemik kırıklarını da önlediği bilinmektedir.

Doğumdan itibaren emzirmeye başlayan kadınlarda doğum sonrası kanama riski azalmakta olup; kanama ve kan kaybı daha az olacağından anemiye(kansızlık) bağlı halsizlik, çarpıntı, çabuk yorulma gibi durumlar da daha az görülmektedir.

Annenin bebeği ile daha sağlıklı bir ilişki kurmasında ve uzun süreli emzirme isteğinde en önemli faktörlerden biri de beden ve ruh sağlığıdır. Gebelik ve doğumla birlikte fizyolojik ve psikolojik değişimler yaşayan annelere yardımcı ve destek olma görevi ise babalara düşmektedir. Özellikle doğum sonrası erken dönem başta olmak üzere anne ve bebek ilişkisine destek olmalı, annenin deneyimlediği fiziksel ve psikolojik değişimler anlayış ve sevgi ile karşılanmalıdır.

Bebek Açısından Emzirmenin Faydaları

Anne sütü ile beslenen bebekler, hazır gıdalarla beslenen bebeklere göre enfeksiyonlar başta olmak üzere birçok hastalığa karşı daha dirençlidir. Ayrıca, doğumu takip eden 1 yıl içerisinde anne sütü ile beslenen bebeklerin ilerleyen yıllarda fiziksel, zihinsel ve sosyal yaşantılarının çok daha sağlıklı geliştiği bilinmektedir. Büyüme ve gelişmenin çok hızlı olduğu yaşamın ilk birkaç yılında anne ya da bebekte herhangi bir sağlık sorunu teşhis edilmedikçe emzirmeye devam edilmelidir.

Anne ve bebek sağlığı için ilk ve en önemli adım olan anne sütü teşvikini destekliyor; sağlıklı nesiller yetiştirecek tüm ebeveyn ve ebeveyn adaylarına sağlık dolu günler diliyoruz.


Kahve günü

Kahvenin Faydaları Nelerdir? Kafeinin Erkek Üzerindeki Etkileri

Öncelikle Dünya Kahve Gününüz kutlu olsun. Her yıl 1 Ekim’de kutlanan ve dünya çapında kahve üreticilerinden kahve zinciri sahiplerine kadar en iyi kahveyi tüketicilere sunmayı amaçlayan kişi ve kuruluşları destekleyen Dünya Kahve Gününe özel size kahvenin faydaları ve kafeinin sperm üzerindeki etkisinden bahsedeceğiz.

Peki, dünya genelinde günde toplam 3 milyar bardak tüketildiği tahmin edilen kahvenin faydaları ve hayatımızda yeri nedir?

Bazen uykusuz geçireceğimiz gecelerimize hazırlık yaparken, bazen yakın arkadaşımızla sohbet ederken, bazen ise sadece zevk için tükettiğimiz kahvenin sağlımız üzerindeki etkilerini biliyor muyuz? Kültürümüzün yüzyıllardır en önemli unsurlarından olan kahveyi ne kadar bilinçli tüketiyoruz?

Kahvenin etkin maddesi olan kafeinin miktarı; tüketilen kahve çeşidi, pişirilme şekli ve kahve miktarına göre değişiyor. Etkisi ise diğer pek çok besin maddesinde olduğu gibi yaş, metabolizma ve cinsiyet gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösteriyor.

Kafeinin Erkek Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Öğrencilerden iş insanlarına kadar toplumumuzda kahve tüketiminin en temel nedenlerinden birisi uyku açıyor olması. Bu bağlamda kahvenin faydaları arasında, kafeinin beyin üzerindeki etkilerine az çok hâkimiz. Peki, kahve ve dolayısıyla kafeinin erkek sağlığı ve sperm üretimine etkisini biliyor muydunuz?

Bu konuda, ülkemizde ve uluslararası alanda pek çok araştırma ve bilimsel makale bulunuyor. Spermlere doğrudan ya da dolaylı olarak etki eden kafeinin tüketiminde aşırıya kaçmak; sperm yoğunluğu ve sayısını olumsuz etkileyebiliyor.

Aşırı tüketilmesi durumunda kafein, tıpkı sigara veya uyuşturucu maddelerde olduğu gibi toksik (zehir) etki oluşturarak testesteron düzeyinde düşüşe ve buna bağlı olarak sperm kalitesinde olumsuzluğa neden olabileceği gibi semen parametrelerini ve fertiliteyi (üretkenliği) de negatif yönde etkiliyor.

Günlük Kafein Tüketim Miktarı Ne Kadar Olmalı?

Kafeinin faydaları ve riskleri üzerinde hala çalışılmakla birlikte yeterli miktarda tüketildiğinde vücutta performans destekleyici rol oynayabilmektedir. Her besin maddesi gibi kararında tüketilmesi gereken kafeinin miktarı, sağlıklı bir yetişkinde, günde 400 mg’ı (75 kg. ağırlığında bir birey için yaklaşık 5.5 mg/kg) aşmaması önerilmektedir. Erkek sağlığına ilişkin olarak ise az miktarda alınan kafein miktarı sperm hareketliliğini artırmaktadır. Normal spermlere oranla kafein tüketilmesine bağlı olarak sperm hareketliliği daha fazladır. Ancak bu durum sizi yanıltmasın çünkü kahvenin ve dolayısı ile kafeinin fazla tüketimi ters etki göstermektedir.

Sağlığını koruyan bilinçli tüketicilerin Dünya Kahve Günü kutlu olsun.